- neysseno
Adına "Acı" dediğin şey böylesi sahiplenilir mi... sahiplenilirdi..
Yanımda sıcacık kahvem, etrafta dağınık bir sürü altı çizili kitabım.. Ve onlara eşlik eden mis kokulu mumlarım var…
Gecenin hakkını tam anlamı ile veriyorum tıpkı acılarıma da verdiğim gibi. İnsan acılarına bu kadar anlam yükler mi bilmiyorum ama ben her duygumun hakkını fazlası ile verenlerdenim. Üstelik acılarım çok değerlidir benim. Nasıl olmasın… Beni onlar büyüttü.. Kabuk tutanlar mı dersiniz, tutan kabuğu defalarca kaşıyıp kanattıklarım mı?. Ya da hep taze hiç geçmeyecekler mi?.. Hepsi başımın tacıdır hepsi.. “Deli misin “ diyor insanlar “acı dediğin şey böylesi sahiplenilir mi”?
Sahiplenilir çünkü benim onların hepsi.
Çünkü inanıyorum acıların kadar yakınsın Yaradan’a.
Acıların, gözyaşların kadar yakınsın dualarına.. Sonra da gelen şükürlerin de yine acılarının büyüklüğü kadar..
Farkındaysanız durumdan söz ediyorum kişilerden değil.. Çünkü kişilerin hayatım süresince bir bağlayıcılığı olmadı bende. Beni üzen, parça parça edenler değil, umurumda olan şey hep onların bana hissettirdikleri oldu, ne kadar zayıf ne kadar güçlü…
Ne kadar canımı yaktı, iki gün ağlattı geçip gitti mi..
Yoksa hayat boyu kalacak mı izi…
Bunların cevapları ile koydum herkesi bir yerlere işte..
Acının gücü önemlidir. O kişiyi hem ne kadar önemsediğini hem de ona ne anlamlar yüklediğini anlatır sana.. “Peki sonuçta acı varsa biten bir durumdan söz ediyorsun,o kişi iz bırakan acılardansa artık o yok.. nasıl olacak..” diyebilirsiniz haklı olarak.. İşte burada başlar kişinin kıymeti bende..
Şöyle olacak..
Acısı, sızısı gelip geçeni almayacaksın bir daha hayatına. Tamam diyeceksin. 2 gün sürdü, 5 gün sürdü her neyse ama geçti. Yokluğu bir şey değiştirmeyenin varlığı gereksizdir diye bir söz duydunuz mu hiç.. Altına imzamı atar ve saygıyla kullanırım hep.. Onun gibi düşünün.
Yok tam tersi; bu kadar dolduruyorsa hayatını onun sana hissettirdiği acısı.. Kaybetmeyip kazanacaksın o zaman…
Ölüme elbet çare yok.. Ama ancak ona çare yok bunu da unutma. Ve bir gerçektir bu da hep dursun aklınızda.. “Sitem de sevgiden doğar..”
Pekala, Uğraştın her şeyi yaptın geri istedin.. Olmadı mı.. Zorlamayacaksın.. Ama onu nefretle değil hep iyi anacaksın.. Çünkü güçlü bir acısı varsa biliyorsun ki en az o kadar da güzel kuvvetli günlerin var..
Ve zaten içi nefret dolu olmayana da ertesi gün emin ol güneş bambaşka doğar..
...
Sen yeter ki acılarını anlamlandır ve büyük acılarına haksızlık etme.. Az öncede yazdığım gibi büyük şükürlerinin öznesi o acılar.. O yüzden bırak şimdi ondan bundan nefret edip sızlanmayı..
Acılarını sev güzel kardeşim sev… Hem de hiç sevmediğin gibi adam akıllı… Unutma, unutmaya çabalama… Sadece çiçek böcek olmaz öyle hayat. Zaten hayatın kendisi de öyle değil biliyorsun..
Doğarken annenin canını en çok sen yaktın.. Ama en çok da o hiç vazgeçmedi senden.. Böyle düşünün..
Yani sevgili okur aslolan aslında acıyı sevmek değil acını sahiplenmek. Sana bunu hissettirene kızmaktansa bu hissi yine severek dönüşebilmek..
Dönüşebileceğiniz günlerinize..
Syg,
Antika Ayna
Not: --Elbette burada yazdıklarım sosyolojik durumlarla ilişkilendirilmemeli. Aç bir Afrikalı çocuktan, Üşüyen bir evsizden, ya da bir köşede titrerken içine dokunan bir sokak kedisinden söz etmiyorum.. Bunlar çok derin ve toplumsal yaralarımız.—
