top of page
Ara
  • neysseno

Çocukluğunla hep denk gel ve bu güzel anları büyük zaferlere dönüştüren hatıralarını hiç unutma..

Doğru düzgün hatırlayamadığımız çocukluğumuzu neden bu kadar özleriz ki.. Öyle bir özlemek ki hemde; biz çocukken ile başlayan cümleler artar yaş aldıkça..

Şehir hayati ile boğuşan ve genelde kariyer sahibi kişilerden daha sik duyduğum bu çocukluk yıllarını biraz kaleme almak istedim.. Çünkü küresel ısınmayla falan da pek alakası olmayan bu durum sanırım “beni anlamıyorlar” paradigmasının giderek yoğun yaşanmasından..

Kendini geliştirmek isteyen insan artık tamamen kendine yatırım yapmaya başladı. Kişisel gelişim kitapları, gidilen terapiler, enerjiye olan artan inanç vs derken geliştirdiğimiz farkındalığımız nereden bileceksin ki aslında en büyük düşmanın da oldu aynı zamanda. Neden biliyor musun..

Yalnız kaldın çünkü. Üstelik hiç "yok canım" deme; kendi tercihindi.. Aldığın eğitimler ve yürüdüğün yol tek başınalık ya da çaresizlik gibi kelimelerini lugatından çıkarmış olsa da günün büyük bir çoğunluğunu maalesef okumayan ve sadece madde odaklı insanlar oluşturduğundan da yoruldun, yani kısacası ne bu diyardan gidebildin ne de o deveyi gütdün..

Sonra en saf halin olan hafızasal olmasa da kalben anımsadığın en saf günlerini konuşur hale geldin. Bakın şimdi eminim hepiniz evet ben de bunları söyledim diyeceksiniz..

“Biz çocukken misket oynardık.. biz çocukken evimiz daha küçüktü ama daha mutluyduk.. sen hiç dokuz taş oynadın mı ne güzeldi, o bir şey mi tenefüslerde uzun eşek oynar yastık hep ben olurdum, beş taş patates ekmekten sonra en sevdiğimdi, ben korodaydım Ilgazzz Anadolu'nunnn hala hatırlar avaz avaz okurum, benim elmam en kırmızı olandı sınıfta, ya ben çocukken sıraların en arkasında mevsim tablolarımız vardi, yerli malı haftasında beslenme çantamı unutmuştum çok utanmıştım"... diye uzarr ve gider bu cümleler..

Yerli malı haftasında çantasını unutan çocuk bendim.. Yanımdaki sıra arkadaşım paylaşmıştı yiyeceğini benimle.. Utandığımı çok net hatırlıyorum.. Tabii unuttum demek zorunda kalmıştım çünkü o günün akşamında anneme bir şey yap diyemedim, yoktu.. desem üzülürdü..

O yüzden unuttum öğretmenim demek daha kolaydı..

Çünkü Annem üzüleceğine tüm dünya yerle bir olabilirdi.

Düşünüyorum da utandığımız anların saflığına temizliğine ve gururlu duruşuna bir bakın..

8 yaşındasın sadece.. Çocukluğumuzu özlerken hep anmamızın en önemli detayıdır belki de bu anlar.. Kendimiz ile gurur duyduğumuz,başkalarının hiç fark etmediği sadece senin bildiğin ve seni asıl sen yapan onca şey var ki..

8 yaşındaki bir hatıran bugün yaşadığın hayatın temellerinden biri çünkü..

Giderek özlemle söz etmen de bundan işte.. Kendini özlemen.. Kendini tekrar bulmaya çalışman.. hatırlamak istemen..


Bakın mesela şimdi arka fonda Sabahattin Ali'nin Sinop ceza evinde yazdığı Onno Tunç düzenlemesi Sezen'in de sesinden "Çocuklar Gibi" çalıyor.. Türlü türlü şey aklımda.. Ne güzelmiş..

"Bende hiç tükenmez bir hayat vardı

Kırlara yayılan ilkbahar gibi

Kalbim hiç durmadan hızla çarpardı

Göğsümün içinde ateş var gibi..."


Çocukluğunla hep denk gelmen ve bu güzel anları büyük zaferlere dönüştüren hatıralarını hiç unutmaman dileği ile sevgili okur..


Syg,

Antika Ayna


28 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2_Post
bottom of page